Ondokuz Mayıs Üniversitesince (OMÜ) 1. Ulusal Yaban Hayatı Çalıştayı düzenlendi.
OMÜ Rektörü Prof. Dr. Yavuz Ünal, Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen programın açılışında yaptığı konuşmada, yaban hayatı araştırmalarının zorunlu bir çalışma alanına dönüştüğünü söyledi.
İnsanların artık kendi kıyametini zorladığını belirten Ünal, “Özellikle sanayi devrimi ile başlayan bitmeyen kazanma, hükmetme, işgal etme çabası sadece insanları ve mazlum milletleri değil, kainattaki zinciri de kırmaya başladı. Bugün sokak hayvanları diye bir sorun konuşuluyorsa, bir tehdit olarak görülmeye başlanıldıysa, aslında bunun arkasında sorumsuz insan var. Dünyanın parasını vererek aldığınız bir hayvanı biraz sonra çok rahatlıkla sokağa bırakabiliyorsunuz. O hayvanın, o coğrafyada yaşayan insanların ne yaşadığını hesap etmeksizin ekosistemi kıran bir durum ortaya çıkıyor.” ifadelerini kullandı.
Yaban hayatı araştırmalarının ekosistemin yeniden kurgulanması açısından insanlık ve kainat için zorunluluk haline geldiğini vurgulayan Ünal, ” Türkiye, elindeki bu hazine ile yaban hayatı konusunda odak noktasına dönüşebilir. Zengin habitatı ve bitki cinsleri var ama veri işlemeciliği yapılamadığı sürece bu, yük olarak kalıyor. Yük ağırlaştı ve risk yükseldi. Ekosistemi tehdit eden, zararlar oluşturabilecek gelişmeler yaşanıyor.” dedi.
“Yaban hayatı, biyolojik çeşitliliğin önemli bir parçası”
Doğa Koruma Ve Milli Parklar Samsun 11. Bölge Müdürü Resul Doğan ise Türkiye’nin 12 bin 100 bitki, 175 memeli, 500 kuş, 403 balık ve 146 sürüngen türüne ev sahipliği yaptığına dikkati çekti.
Bu zenginliğin Avrupa kıtasındakinden fazla olduğunun altını çizen Doğan, şunları kaydetti:
“Yaban hayatı, biyolojik çeşitliliğin önemli bir parçasını oluşturuyor. Günümüzde bu çeşitlilik, insan faaliyetleriyle giderek daha fazla tehdit altındadır. Habitat kaybı, iklim değişikliği, yasa dışı avlanma ve çevre kirliliği gibi faktörler birçok türün hayatta kalma mücadelesini zorlaştırıyor. Yaban hayvanlarının doğal habitatlarının korunması ve insanlarla etkileşimlerinin yönetilmesi, hayati önem taşımaktadır. Bu noktada milli parklar, tabiat parkları, sulak alanlar, tabiat koruma alanları, yaban hayatı geliştirme sahaları, yaban hayatı koruma sahaları oluşturuyoruz. Av yasakları ile insan etkileşiminden uzaklaştırdığımız yaban hayvanlarını üremeleri için koruma altına alıyoruz.”
OMÜ Yaban Hayatı Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Hatice Özlem Nisbet de insan nüfusunun son 200 yılda katlanarak 8 milyarı aştığını, hızla da artmaya devam ettiğini anlattı.
Bu artışın, doğal kaynakların gezegendeki milyarlarca insan tarafından her zamankinden daha hızlı tüketilmesi anlamına geldiğini dile getiren Nisbet, “Özellikle iklim değişikliği, habitatın parçalanması ve kirlenmesi, istilacı türlerin girişi, kontrolsüz balıkçılık ve kaçak avcılık, biyolojik çeşitliliğin kaybı ve doğal ortamların bozulması, bu gezegendeki tüm yaşamı destekleyen ekosistem çeşitliliğini tehdit etmektedir. Ekosistemdeki değişiklikler insanlar, hayvanlar ve ortak çevremiz için olumsuz sonuçlara yol açan bulaşıcı ve zoonoz hastalıkların ortaya çıkmasına da neden olmaktadır.” diye konuştu.
Çalıştayda, açılış konuşmalarının ardından uzmanlar tarafından sunum yapıldı.